Varlıklı olmasına rağmen koltuk sevdası nedeniyle ingiliz hayranı bir baba, işgal kuvvetlerine mensup yüksek askerlerin eşlerine yemekli davetler veren bir annenin de içinde olduğu geniş bir aileye mensup,dönemin en iyi okullarında okumuş 3 kız kardeşin vatan aşkına yaşadıkları maceraları ve aşkların yanı sıra adı duyulmamış milli mücadeleye emek vermiş kişilerinde gün yüzüne çıkmasını sağlayan bir kaynak niteliğinde..
Kitap sıkıcı olmamakla birlikte Hıfzı Topuzun da kimliği sebebiyle tarihi belgeseli anımsattı bana. İtiraf edeyim çoook sürükleyici bir kitap değil ama yakın tarih, bölgesel ulusalcı direnişler, işgal eden ülkelerin arasındaki gizli çekişmeler söz konusu olunca yarıda bırakmak olmazdı. Enteresan bilgiler edindim bu kitap sayesinde..Beni etkileyen noktaları hemen paylaşayım..
- Vahdettinin hiçbirşey umrunda değilmiş..Niyeti damat Feriti 4.kez sadrazamlığa getirmekmiş.Çünkü damat ferit ingilizlerin adamı olarak biliniyormuş.Hatta meclisin seçtiği 3 kişilik heyet Sultana milli mücadeleye kararlı olduklarını ve sonuna kadar savaşacaklarını söyleyince Vahdettin "İngilizler isterlerse yarın Ankaraya gidebilirler.Bir millet var koyun sürüsü ona çoban gerek, o da benim!" demiş.
- Damat feriti başbakan yapmaması için uyardıklarında ise "Efendiler, siz ne konuşuyorsunuz? Ben istersem Rum patriğini de , Ermeni patriğini de, Hahambaşını da sadrazam yaparım. O benim bileceğim iştir"
- Beni oldukça etkileyen diğer bir olay; Fransız yüksek komiseri General D'esperey'in Ocak 1919'da Cadde-i Kebir'de(İstiklal Caddesi) beyaz bir at üstünde kendi askerleri ve Rum-Ermeni azınlığının alkışları arasında yaptığı geçiş töreniydi. Kahramanlarımızdan Ümran orada bulunan birine bu askerin neden bir beyaz at üzerinde herkesi selamladığını sorduğunda aldığı cevap ise aynen şöyleymiş:
"İstanbulu bir Konstantin kurdu, bir Konstantin kaybetti ve bir Konstantin geri alacak (o zamanki başbakanmış)"
- D'esperey Türklerden pek hazzetmezmiş. Hatta şu sözü ister istemez hoş olmayan duygular uyandırdı bende:
- Bize karşı olan kinine rağmen İngilizlerin kendilerini tek güç olarak görmesi ve çoğu konuda kendi başlarına karar vermesi Fransızları deli ediyormuş. Mesela Amiral Calthorpe Maltadaki İngiliz valisine bir telgraf çekerek Ermeni kıyımı sorumlularının adaya gönderileceğini ve yer hazırlanmasını istemiş,D'esperey bunu öğrenir öğrenmez karşı çıkmış, anlaşma hükümlerini unutmamasını,İstanbulda adam tutuklama ve yargılama yetkisinin sadece ve sadece Türklerde olduğunu söylemiş.(Sebebi bizim kara kaşımız karar gözümüz değil elbette)
- "Elimde Maltaya sürülmüş eski bakanların generallerin milletvekili ve bir çok kişinin listesi var.Bence başsavcı bu listeyi yeniden gözden geçirmelidir.Bu insanlara karşı dava açacak durumda değiliz.Bunlar bize yük olmuşlardır.İlk fırsatta bırakmak zorundayız.Bu insanları daha ne kadar tutuklu olarak Maltada bırakacağımızı bilemiyorum"
Hayır bi de ozamanın Ermenistan başbakanı Ohannes Kaçaznunin söyledikleri de ilginç
- "..1914te Osmanlı daha savaşa girmemişti ama hazırlanıyordu,kafkasların ötesinde büyük bir çoşkuyla Ermeni devrimci grupları oluştu ve Türklerle savaşmaya başladılar.Artık kimse onlara engel olamıyordu.Biz kafalarımızda bir düş yaratmıştık ve gerçeklerden uzaklaştık,Rusların bize yapacağı yardımları çok abartmıştık ve bu durumlara düştük" enteresan değil mi...
- Mesela Böl ve Yönet politikasının baş mimarı Andrew RYANimiş...İngiltere başbakanı Lloyd George'un bir lafı Dahiliye nazırı Ebubekir Hazım Bey'in çok zoruna gitmiş,şahsen benim de.."Türkler ancak zorla yola gelirler"
- Hindistan'da 70 milyon müslümanı temsil eden heyet Londrada Llyod ile görüşmüş ve başbakanın Hicazın Osmanlı yönetiminden alınacağını söyleyince ne olmuş biliyor musunuz? 19 martta Hindistan'da genel yas ilan edilmiş! ve GANDİ de 30.000 kişinin önünde yaptığı konuşmada Hintlilerin İngiliz yönetiminden ayrılabileceğini açıklamış!
Daha neler var neler..Ama bize olan düşmanlıkları Çanakkale yenilgisinden geliyormuş, bizi saf dışı bırakıp Rusyaya yardım gitseydi çarlık rejimi yıkılmayacakmış.Komünist devriminden sonra kapilatist ülkeleri telaş sarmış ve acısını bizden çıkarmaya çalışırlarken birbirlerine düşmüşler e bu da bizim işimize gelmiş, az silah kaçırmamış milli mücadeleciler, Fransızlar ve İtalyanların göz yummaları sayesinde..
Müttefik işgalini yaşamış olan İstanbullular genelde İtalyanları"centilmen," Fransızları {Türk kadınlanna sarkıntılık eden Senegalli askerlerin dışında) "zararsız," Amerikalıları "tarafsız," ama İngilizleri"düşman" sözcükleriyle tanımlıyorlar.(Bu başka bir kaynaktan ama doğruluğu sorgulanır bence)
Tarih ancak aptallar için tekerrürden ibaretmiş..Kıssadan hisse;)
tarihi salt tarih olarak değil de Ayşe Kulin gibi ya da Ahmet Ümit gibi bir kurgu içinde verirlerse okuyabiliyorum ben :( diğer türlü sıkılıyorum ya :(
YanıtlaSilöylesi daha makbul tabi fakat okuldaki tarih kitaplarımız bazı romanlardan bin kat daha iyi biliyo musun:)bu kitabı çekici kılan acaba neler yaşanmış merakı..bikaç insan ismi öğrenmek o zamanın emeklerine saygıymış gibi geliyor.şayet şu an öyle bir durumda olsa herkes yalaka olur..
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil