translate this:)

23 Ocak 2014 Perşembe

SEVİLMEK NE GÜZEL ŞEY :)

DOĞMAMIŞ KARDEŞİM'den bana o kadar güzel bir sürpriz geldi ki...

Hiç bir hediye bu kadar ince bir zihniyetin yerini alamaz...





fundrella: Arkadaş...: "Gercek dostuklar sırça kadehe benzer,zor kazanilir ama cabuk kirilir.Kalici dostluk özlemi cekilen ve de yillandikca lezzeti artan kal...



tekrar teşekkür ederim kuzucum:)...

20 Ocak 2014 Pazartesi

KAÇAMAK "ÇEŞME" HAFTASONU

Günaydınnnnnn

Kocaman bi aradan sonra yine, kabul edeyim 150.kişiye ulaşamamak beni biraz sarstı:P
Yaw hediyelerim de pek kıymetli şeylerdi ama anlamadım:))))
Başka bir çekiliş düzenlicem artık:)

Kütahya'da sayılı günler, yakında izmire kesin dönüş yapıyorum...
Ama buralarda teeeee Çeşmelere yetişiyorum her fırsatta:)

Haftasonu, yeni açılan (daha doğrusu eski bir otel olan fakat 6-7 yıldır faaliyet göstermeyen geçen yıl tadilat gören-öyle duyduk..) Boyalık Beach Otel'de kalma fırsatı yakaladık.



Hani olur da o taraflara yolu düşüp, otel arayanlara gözlemlediğim bir kaç şeyi yazmayı borç bilirim:)

Öncelikle otel çok büyük değil, bu bazıları için avantaj bazıları için dezavantaj sayılabilir.. 

Fakat benim için şehir oteli dediğin büyük olmalı ve imkanları geniş olmalı. Sonuçta "her şey dahil" olduğu için, imkanları sınırlıysa verdiğiniz paraya da değmez, kendinizi oraya kapatmanıza da...
Ayrıca minnak otel minnak imkanlar istesem kollarını açmış bekleyen bir sürü butik otel mevcut;) Ki ben onlara bayılıyorum, ah TAŞ EVLER.....Her neyse...

Odaları özenle döşenmiş, yemekleri güzel (daha güzellerini de görmedim değil ama yeni olduğu için çok acımasız davranmıcam;) zevkle ve doya doya yiyebileceğiniz bir menüsü var)
Manzarası ve konumu da güzel, ılıca sahilinde yer alıyor hemen yanın da lüks ve güzel bir otel olan Mİ'COSTA yer alıyor...

Bilen bilir Sheraton da ılıca da ama onun olduğu taraf çok dalgalı, Boyalık kısmen daha az dalgalı olur yazın diye düşündük biz, çünkü bu ikisini ayıran bir burun var, akıntıyı kesebilir ama Çeşme rüzgarı bu belli olmaz:) Şu mevsimde çarşaf gibiydi...


Gelelim küçük otelin zararlarına, öncelikle 5 yıldızlı olmasına rağmen kapalı havuzu kapasitesine göre oldukça ufaktı, su da ılıcanın sıcak suyu olunca tabi çoluk çocuktan bol bişe yoktu...zevkli deildi...(benim anladığım kış turizmi çok da önemsenmemiş otel sahibi tarafından) Termal havuz dedikleri jakuzileri 2 taneydi talep çok yoktu o yüzden rahat rahat kullandık:) daha kalabalık zamanlarda n'aparlar bilemem...Saunası, Buhar Odası, Hamamı, masaj odaları iyiydi, spor salonunu kullanmadım bi'şey diyemicem..

Yine kapasitesine göre yemek salonu ufaktı, bir kaç tatsız olay da yaşandı(yer bulamayan kokona teyzeler tarafından) bu da bir eksi daha yazıyor hanesine...

Mini bar her otelde olduğu gibi kazıktı.. Tamam tatile çıkarken, hele de Çeşmeye gidiyorsanız para hesabı yapılmaz (Şimdiden açık ve net söylim gitmeyen varsa, cebinde akrep olan, ulan buna da bu kadar verilir mi diyen, ortalama geliri 3000tlden aşağı olanlar hiç gitmesin, giderse de suyu camiden su, kahveyi kıraathaneden, yemeği de ya burgercilerden ya da merkeze uzak lokantadan yesin)
Ne olursa olsun bi soda 8 tl bir türk kahvesi 9 tl olmaz ya!insaf! Burdan sömürücülere sesleniyorum:)



Hmmm başka ne dicektim...Yeni yeni düzenlendiği için sahil kısmı hala inşaat kalıntılarıyla dolu, onların temizlenip kumun süpürülmesi lazım...Kıyı düzenlemesi daha bitmemiş, sezona yetiştirirler sanırım.. Elleri mecbur, zaten şu an fırsat sitelerinde görürseniz, kendilerini tanıtmak ve eksiklerini görmek içinmiş.. Bence asıl sıkıntıyı sezonda çekecekler sonuçta bir işin ilk yılı hem en zorudur;) Ne diyeyim güler yüzlü personelin Allah yardımcısı olsun...



Alaçatı'dan da bir kaç tüyo vereyim gideceklere...Öncelikle kahve içecekseniz tavsiye edebileceğim bir yer var:) fiyatları da normaldi geçen sezon, değişik bir denemek bazen pahalıya mal olabiliyor, bunu maddi açıdan demiyorum kesinlikle:) Zevkimi mahvediyorlar yahu! Tam çarşının ortasında, meydan da POLE diye geniş bahçeli bir mekan var(bu haritanın arkasından da bahçesi gözüküyor;)) kesinlikle orada içiniz, bu sefer değişiklik olsun hep aynı yere gitmeyelim dedik alın manzara aşağıda...



Mekanın adı:Köşe
Alaçatı'nın göbeğinde.Güzel bir mekan:) 
Yemekleri nasıl bilmiyorum, Damla sakızlı (orjinal sakız kullanılıyormus) az şekerli kahve istedim, menü fiyatı 9 tl...Ama kahve hem şekersiz gibi acıydı hem de damla sakızı tadını alamadım:( Orjinal sakız acı olur, kahveyi sert yapar dediler...Damla sakızı da dibine çökmüştür dediler..Bunca zaman damla sakızı diye yutturdukları tatlımsı şey sahte miydi :S ayrıca ben de damla sakızlı kahve alıp yapıyorum, içerken de parçacıkları hissediyorum...

Neyse çalışanlar anlayışlı o konuda haklarını yiyemem, ikinci kez yaptılar ve orta şekerli istedim...Daha iyiydi lakin bunları yaşamamak için denemiş yerlere gitmek lazım...



Bazı yerlere gittiğinizde ordaki tat fiyatıyla bağlaştırılmamalı, ama ben taaa Kütahyalardan gelip yol yorgunluğu atmadan yola gideceksem eğer, içtiğim kahvenin damağımda hoş bir tat bırakmasını isterim..Malesef biraz mükemmelliyetçi yanım var, ne yaparsam yapayım zevk almalıyım, güzel olmalı...

Bir de marketlerde görünce dayanamayıp aldığım alaçatı kurabiyelerinin asıl yerini buldum:P Bazılarının tadı damağıma çok yabancı olduğu için, değişik geldi, belki benden daha çok seven olur..Hemen girişte olan bu dükkanın çayı da farklı, girit çayı dedim işleten amca, denemek isteyenlere duyurulur..En çok kavala(bademli olan) bi de çikolatalı olanı sevdim(gerçi onu fırından yeni çıkmış vaziyette tezgahta beklerken tattığım için resmi yok):)



Valla bu güzel haftasonu nedeniyle sendromsuz bir pazartesi geçiriyorum fakat sabah 4te vardığım için Qtahya'ya, uykusuz bir pazartesi yaşıyorum...



Siz ne sendromlu ne uykusuz bir pazartesi yaşayın..
Hep gülümseyin, mutlu kalın...



13 Aralık 2013 Cuma

CAN BLOGCULAR YOKLUĞUMU FARKEDEN EL KALDIRSIN:)))

Kocaman kocaman günaydınlar dostlar,
Sizi çok özledim, sayfamı çok özledim, bi süredir yine yazmadım,elimde olmayan sebeplerle..
Bunlar kişisel bilgisayarımın mefta olması, iş yerinden her siteye girememem (bi süre blogger.com'a da yasak geldi sanıyorum:S bir de işlerin çooook yoğun olması)

Yazmak istediğim konulara yine değineceğim....Öncelikle bir müjde vermek istiyorum kendimle alakalı:))))benimle birlikte kütahya maceramı bilen blogseverler İZMİRe gidiyorummmmmmmm!!!!!!!
Tekrar atandım!  ah bu kpss ne onla ne onsuz:P:P:D:D:D:D (benim tayin işi yaştı çünkü ya kpss ya becayiş gerekiyordu...)

ŞU AN Çok gizli planlarla haşır neşirim, gitmeden bitirmem gereken devlet meseleleri var;)))
yakında sizi bıktırmaya başlayacağım yine:)

Yaaaaa çok çok özledim güzel yorumlarınızı...Yalnız bırakmayın beni...Zaten 150 kişiye de ulaşamamışım, olsun 87 kişi benim için çok çok özelsiniz, yazma sebebimsiniz:) Yüzünü görmeden canlı canlı konuşmadan bir çok dost edindim, bir sürü hayata ortak oldum:) Sizi çoooooook seviyorum....
Görüşmek üzere;)))


AZ ŞEKERLİ SABAH KAHVESİİİİ


MusMUTLU kalın


Burada belki siz de beni özlemişsinizdir:) benden size birkaç kare;)))

evraklarımı yerleştiğim kurumun Kütahya sekreterliğine götürürken:)))) bu yolda hasta oldum çekmesem olmazdı

bu uzayan beyaz şeyler aslında kar tanesi ****:)))))

yahu ben bile şaşırdım kendime tüm çantayı alıp gitmeye çalışmışım :S

xoxo :*



3 Ekim 2013 Perşembe

2 KİŞİYE "ÇİNİ HEDİYEMİ" NİÇİN DUYURMUYORSUNUZ A DOSTLAR:((((

SEVGİLİ BLOGSEVER DOSTLARIM
TAKİPÇİLERİM,
Duyurumu paylaşmanızı önemle rica ediyorum:)
Lütfen aşağıdaki yazımın linkini paylaşın,
Hem siz hem de sizin bi takipçiniz bunun sahibi olabilirrrrrrr:)
Beni ve hediyemi görmezden gelen bir pişman takibe almayan duyurumu yapmayan bin pişman, benden sölemesi:P


2 Ekim 2013 Çarşamba

150.TAKİPÇİME VE ONU BANA GETİREN İZLEYİCİME SÜRPRİZİM VAR:)

Blogsever dostlarım GÜ-NAY-DINNNNNNN,


Sonbaharın kendini epeyce hissettirdiği günlerden birini yaşıyoruz, en azından burada öyle...
Özlemişiz yağmurla birlikte havaya karışan toprak kokusunu, rüzgarla birlikte ağaç dallarından düşen sarı yaprakları...
Akşam çıkan rüzgarın kapı, bacalardan giremeyip söylenir gibi ıslık çalmasını, sıcak çay eşliğinde, kitap okumayı...

Hatta yün çorap ve kalın hırkalara sarınmayı...
Yine de kış bıktırmadan gitsin yaz gelsin:)))) daha çok özleyelim dimi ama:)


Asıl mevzu şu: takipçi sayımı artırmak istiyorum
İzleyici sayısı iki haneli olan tüm arkadaşlarım gibi:)
O yüzden çekiliş değil de şöyle bir şey düşündüm (katkılarından dolayı Fundrella'ya teşekkürlerimi borç bilirim)

Hedef 150, bu sayıya ulaştığımda güzel bir çekiliş yapacağım:)
Ama öncelikle bu sayıya ulaşmam lazım...
Diyorum ki; 150. izleyicim olana ve onu benim dünyamla buluşturan izleyicime Kütahya diyince akla gelen bir ÇİNİ hediyem olacak:)

E PEKİ NASIL OLACAK?
aldığım geri dönüşlerden görüldüğü üzere pek anlaşılmamışım:( tek tek yazıyorum :)
1. Beni takip eden arkadaşlar çekilişimi duyuracaklar:)
(Yazımı paylaşacaklar ya da aşağıdaki resim ve başlık olacak şekilde istedikleri gibi duyurabilirler)
2. Bu şekilde çekilişimi gören yeni arkadaşlar beni ekleyip aşağıya yorum bırakacaklar.
3.Yorumda adları ve blog adresleri bir de
4.Çekilişi kimin sayfasında gördüklerini yazacaklar (ÇÜNKÜ 2 KİŞİYE HEDİYE VERECEĞİM)
YENİ ÜYEME+ ONU BANA GETİREN ESKİ ÜYEME
Oki Doki Sudoku???

Titizlikle takip edeceğime emin olabilirsiniz...
Size özel hazırladığım nazar boncuklu resimle birlikte, Sonucu da umarım en kısa zamanda açıklayacağım inşallah:) Bi an önce 150 olalımmmmmmmmm:)))





Öyle minicik bişe de olmayacak ;) ...Değeceğine emin olabilirisiniz;)
Nasıl yani diyenlere aşağıdaki resimler örnek olabilir...
Hediyeyi aldığım zaman fotosunu da yayınlayacağım...





Yalnızlık Allah'a mahsustur,
Beni yalnız bırakmayın:)
Hepimize güzel sürprizlerle dolu bir gün diliyorum...

BİRİCİT HADİ KÜTAHYAYA GEL:)

Tünaydın sessiz bloggerlar...
Ses seda çıkmıyo, yorum bırakmadan kaçıyorsunuz, takip etmeseniz bile bir merhabayı esirgemeyin yahu...
Zaten işyerinde koşuşturma yoksa canım sıkılıyor enazından sizden gelen ufacık şeyler, hani şu kırmızı kırmızı yana "denetlenmeyi bekleyen bir yorumunuz var" cümle yok mu!
Ondan daha iyisi şam da kayısı değilllll, denetlenmeyi bekleyen 2, 3,4 ...yorum olması :)
Bu rahatsız kurban olsun size:P
Öncelikle yavaştan soğuyan havalarda, ne kadar yazı özlesek de aman ince giyinmeyin, lahana gibi olun tabiri caizse, bi doktor olmasam da işin tekniğini bildiğimden :P ısı yalıtımınızı daha iyi yapmış oluyorsunuz...ince ama kat kat giyinelim...
Böylece terledim, çıkardım, terim soğudu sonra burnum aktı, boğazım acıdı derdimiz olmaz...Neyse canlar uzatmayım sizi seviyorum sağlıklı olun, beni okuyun emi:)

o bacak nası kırılmış öyle:D:D

Yine MİMlendim kiiii:)
Sevgili BİRİCİT teşekkür ederim:)

Bloğunuzun adı Artık sormasanız diyorum yeterince ünlüyüm :P
RAHATSIZLAR KULÜBÜ

Hangi ilde yaşıyorsunuz 657li olarak Kütahya'ya geldim, mecburi hizmet gibi, umarım tez vakitte giderim...İzmir'de evim, yuvam, hatta Karşıyaka'da:)

Blogger buluşmalarına katıldınız mı? O konu benim kanayan yaram diyebilirim, İzmir'de ve İstanbul'da çılgınlar gibi etkinlik yapan ama Anadolu'nun bağrındaki şehirleri unutanlara buradan sesleniyorum:
"Sizi deli gibi kıskanıyorummmm, hasetlikten orta yerimden çatlıcam, gelemiyorum oralara siz gelin buralara:D"
Şehir dolayısıyla hayır:( görüldüğü üzere...Eskişehir'de yapın bari hafta sonu olursa valla gelirim:)


Bulunduğunuz ilde blogger buluşması gerçekleşse katılmak ister misiniz? Sence?? Kesinlikle evet evet evet! Nikah masasında bile bu kadar hevesle bağırmadım yani:)

Sizce bir blogger etkinliği nasıl olmalı? Güzel bir organizasyon olmalı, mekan önemli, ortam herkesin tanışıp kaynaşacağı kadar sıcak ama uzun saatler kalınacak kadar da rahat hissettiren bir yer olmalı, Ufak yarışmalar ve ödüller konulabilir mesela...Zaten sıcakkanlılık ve bol sohbet garanti:)

Bu mim'den yapmak isteyen herkes yapıp beni kaynak gösterebilir:)
Mimlediğim herkes buna vakit ayıramayabiliyor ve üzülüyorum cevaplanmayınca, bu sefer beklentiye girmek istemiyorum aslında merak ettiğim çooook kişi var:)

Sımsıcak bi gün geçirmeniz dileğiyle görüşürüzzz:)




1 Ekim 2013 Salı

ÇOK NET: İNSANLAR İÇİNDEKİ KÖTÜLÜĞÜ BESLEMEYİ TERCİH EDER!

Çok sevdiğim bir hikaye var...

Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına eğitim veriyordu.
Onlara dedi ki:
“İçimde bir savaş var.
Korkunç bir savaş.
İki kurt arasında...
Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor.
Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor.
Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde de.”

Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri büyükbabasına,
 “Hangi kurt kazanacak?” diye sordu.
Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı
“Hangisini beslerseniz…”

Gördüğüm, yaşadığım,olaylara bakarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki İNSAN vahşidir,can yakmayı sever.
Kötü olmak zevk veriyor.
Çoğu bunun farkındadır, sadece rol yapar...İyi rolü...Yazık, oysa bazıları bu hainliklerini görüyordur..
HALBUKİ kötü olmak daha zor, sürekli kafandan planlar geçirmek,
Ne söyleyeceğini düşünmek, oyuncu musun sen sürekli bir rol hali??

Bir insanın mutluluğunu çekememek,moralini bozuk suratını asık görmeye içten içe sevinmek
İyi olmasın diye elinden geleni yapmak,
Elinden gelebilecek yardımı esirgemek,
İnsanları beklenti içine sokup umutlandırmak sonra da umursamaz olmak,

Oysa başkasının mutsuzluğu nasıl ki ona dokunmuyor, zarar vermiyorsa sevinci de ilgilendirmiyor, mantıken..
İşte kötü olmak böyle bir şey imrenmeyi bilmeden kıskanmak...Bunlar arasında kıldan ince bir sınır var, diğer herşeyde olduğu gibi...
Ben de yoksa onda da olmasın, hep benim olsun...
İşi yürümesin, aman iş yapıyor gözükmesin,
Sevilmesin sayılmasın...
"Bu dünya yaşanılacak yer değil, kötü, adaletsiz" diye sızlananlar dünyayı maymunlar yönetmiyor bu mavi küre de muz cumhuriyeti değil hani...
Her şey insanların elinde...İyi olmak da kötü olmak da..
Huzur da kargaşa da, adalet de diktatörlük de, anlamak da görmezden gelmek de...




Modern zamanlar, teknoloji o biçim, iletişimin her biçimi var ama hala savaşlar yaşanıyor,
Ölümsüzlüğün bulunmasına ramak kala, aids'den kırılan Afrika...
Obezitenin gittikçe yayıldığı dünya da, kemikleri sayılan yüzünde sinekler uçuşan insanlar var, artık onlar hangi gezegende yaşıyorsa(!)



Afrikada çok yaygın bir tabelaymış bu....


Bir hayvanın diğerine yapmayacağı kötülüğü yapar insanlar birbirine...
Aklımızla ayrıldığımız canlılardan, aklımızın ötesinde kötüyüz...

Tanrı karşınıza, varsa, iyi insanlardan çıkarsın, hiç değilse kötülüğüyle başa çıkabileniyle karşılaştırsın...
Siz hangi dilime giriyorsunuz?



27 Eylül 2013 Cuma

BİRİCİK MEMLEKETİMDEN SEVDİKLERİM-2

Günaydınnnnnnnnnnn,
Bu kadar "n" sevgi pıtırcığı olduğumdan değil, şu an odamda donmak üzere olduğumdan:S
Güneş de inadına parlıyor, gökyüzü masmavi fakat bu mavilik bana şu an "üşümeyi" ve "buzu" hatırlatıyor..

Arkadaş benim odam nası bi gölgede kalıyorsa....
Yazdan miras kalan bronzluğum gitti resmen, kurudu, soldu pigmentlerim...
Kış sonunda, hala burada olursam, slav ırkına benzerim herhalde :P Ne o sanki birden "bu" odada olma isteğiniz arttı mı ne, ehehe :P
Azıcık memleketimi ve sıcak günleri hatırlayalım madem...

odunları neden çektin derseniz bence bunu bu şekilde dizmek bi sanattır:)







    Nasıl bir yeşillik var hayal edebilmeniz için aşağıdaki 2 resim:)
   Köydeki ev halkı:)


Bu da büyüdüğüm güzel anılar biriktirdiğim yemyeşil süper organik köyümden bir kesitti:)

Bi yere ait olmak güzel şey...
Bazen o kalabalık caddelerin, sokakların, gösterişli avmlerin, sınırsız eğlencelerin yalnızlığımıza yetmediği zamanlarda,
Küçücük, kendi halinde sıradan ve oldukça sessiz bir köşe iyi gelir bize..
Hele bu yer Karadenizin küçük bir köyüyse..:)
Uzak da olsa varlığını bildiğiniz, huzur bulduğunuz bir sığınağınızın olması dileğiyle..
Mutlu kalın...


EN SEVDİKLERİM SERİSİ DEVAM EDECEK
XOXO ;)